HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
Hz. Muhammed, hem İslâm dininin peygamberi hem de kurduğu ilk İslâm devletinin devlet başkanı idi. Onun ölümünden sonra yerine geçen devlet başkanlarına halife denmiştir.
İlk dört halife, seçimle iş başına geldiler. Emevîler zamanında halifelik babadan oğula geçen bir saltanat hâline geldi. Bu durum Abbasîler zamanında da devam etti. İslâm dünyasında başlangıçta bir tek halife var iken, Abbasîlerin zayıflamasıyla birden fazla halife ortaya çıktı. Abbasîler, Müslümanlar üzerinde egemenliklerini sürdürebilmek için, halifeliğin dinî yönüne ağırlık verdiler. Abbasî Devleti yıkıldıktan sonra Mısır'daki Memlûk Devleti, Abbasî soyundan Ahmed'i halife ilân ederek İslâm dünyasında etkin bir hâle gelmeye çalıştı.
Osmanlı Devleti, 1517'de Memlûk Devleti'ne son vererek İslâm dünyasında büyük ölçüde birliği sağladı. Bu tarihten sonra Osmanlı padişahları da halife unvanını kullanmaya başladılar. Özellikle Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında bu makama büyük bir önem verildi. Halifeliğin siyasî gücünden faydalanılmak istendi.
Milliyetçilik ve millî egemenlik fikri üzerine kurulmuş olan yeni Türk devletinin yapısı saltanat ve halifelik yapısından çok farklıydı.
1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı ve halifeliğin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdettin'in ülkeyi terk etmek zorunda kalmasından sonra, Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi.
Abdülmecit Efendi Halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata göre şunları yapacaktı:
a) Halife-i Müslîmin deyiminden başka unvan kullanmayacak.
b) İslâm dünyasına bir beyanname yayınlayarak kendisini Büyük Millet Meclisinin seçtiğini bildirecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin yaptığı hizmetlerden beğeniyle söz edilecekti.
c) Vahdettin'in tutumunu ve kaçışını eleştirecekti.
Abdülmecit Efendi, imzasının üstünde Halife-i Müslimin ve Hadimülharemeyn sanının bulunmasını, Vahdettin hakkında bir şey yazmamayı, beyannamenin Türkçe'siyle birlikte Arapça'sının da olmasını istedi. Halife Cuma namazına giderken beyaz bir ata biniyor, Fatih Sultan Mehmet gibi giyinip, başına aynı biçimde sarık sarıyordu. İmzasını da "Halife Abdülmecit Bin Abdülaziz Han" diye atıyordu.
Kendisine sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanması bildirildi. Halife olan Abdülmecit Efendi'nin, zamanla hükümetin talimatlarının dışına çıktığı görüldü. Kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı. Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Buna karşı derhal tedbir alınması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilmesi düşünülen inkılâpların yapılabilmesi için halifeliğin kaldırılması zorunlu idi. Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, halifeliğin yabancı güçler tarafından aleyhimize kullanılmasından endişe ediyordu.
Bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi, l Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.
Halifeliğin kaldırılmasıyla, lâik düzenin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Aynı zamanda saltanat ve hilâfet yanlılarının dayandığı en önemli güç odağı ortadan kaldırılmış oldu.
İlk dört halife, seçimle iş başına geldiler. Emevîler zamanında halifelik babadan oğula geçen bir saltanat hâline geldi. Bu durum Abbasîler zamanında da devam etti. İslâm dünyasında başlangıçta bir tek halife var iken, Abbasîlerin zayıflamasıyla birden fazla halife ortaya çıktı. Abbasîler, Müslümanlar üzerinde egemenliklerini sürdürebilmek için, halifeliğin dinî yönüne ağırlık verdiler. Abbasî Devleti yıkıldıktan sonra Mısır'daki Memlûk Devleti, Abbasî soyundan Ahmed'i halife ilân ederek İslâm dünyasında etkin bir hâle gelmeye çalıştı.
Osmanlı Devleti, 1517'de Memlûk Devleti'ne son vererek İslâm dünyasında büyük ölçüde birliği sağladı. Bu tarihten sonra Osmanlı padişahları da halife unvanını kullanmaya başladılar. Özellikle Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında bu makama büyük bir önem verildi. Halifeliğin siyasî gücünden faydalanılmak istendi.
Milliyetçilik ve millî egemenlik fikri üzerine kurulmuş olan yeni Türk devletinin yapısı saltanat ve halifelik yapısından çok farklıydı.
1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak saltanat kaldırıldı ve halifeliğin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdettin'in ülkeyi terk etmek zorunda kalmasından sonra, Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi.
Abdülmecit Efendi Halife seçildikten sonra kendisine verilen talimata göre şunları yapacaktı:
a) Halife-i Müslîmin deyiminden başka unvan kullanmayacak.
b) İslâm dünyasına bir beyanname yayınlayarak kendisini Büyük Millet Meclisinin seçtiğini bildirecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin yaptığı hizmetlerden beğeniyle söz edilecekti.
c) Vahdettin'in tutumunu ve kaçışını eleştirecekti.
Abdülmecit Efendi, imzasının üstünde Halife-i Müslimin ve Hadimülharemeyn sanının bulunmasını, Vahdettin hakkında bir şey yazmamayı, beyannamenin Türkçe'siyle birlikte Arapça'sının da olmasını istedi. Halife Cuma namazına giderken beyaz bir ata biniyor, Fatih Sultan Mehmet gibi giyinip, başına aynı biçimde sarık sarıyordu. İmzasını da "Halife Abdülmecit Bin Abdülaziz Han" diye atıyordu.
Kendisine sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanması bildirildi. Halife olan Abdülmecit Efendi'nin, zamanla hükümetin talimatlarının dışına çıktığı görüldü. Kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı. Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Buna karşı derhal tedbir alınması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilmesi düşünülen inkılâpların yapılabilmesi için halifeliğin kaldırılması zorunlu idi. Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, halifeliğin yabancı güçler tarafından aleyhimize kullanılmasından endişe ediyordu.
Bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi, l Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı. 3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.
Halifeliğin kaldırılmasıyla, lâik düzenin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Aynı zamanda saltanat ve hilâfet yanlılarının dayandığı en önemli güç odağı ortadan kaldırılmış oldu.
Konular
- Selçuklular
- Cahiliye Dönemi
- Peygamberler
- Ebû Bekir
- Ömer bin Hattâb
- Osman bin Affan
- Ali bin Ebu Talib
- Zübeyr bin Avvam
- Talha bin Ubeydullah
- Abdrrahman bin Avf
- Sa'd bin Ebu Vakkas
- ebu Ubeyde bin Cerrah
- Said bin Zeyd
- Abbâd bin Bişr
- Abbas bin Abdülmuttalip
- Abbas bin Mirdas
- Abbas bin Ubade
- Abdullah bin Abbas
- Abdullah bin Abdullah
- Abdullah bin Amr İbn'il-As
- Abdullah bin Amr bin Harâm
- Abdullah bin Atîk
- Bilâl-i Habeşî
- Erkam bin Ebi'l Erkam
- Ebuzer el-Gifari
- Mus'ab bin Umeyr
- Enes bin Mâlik
- Ebu Huzeyfe
- İkrime bin Ebu Cehil
- Hâlid bin Velîd