Sıffın Savaşı'nın Sonu

Savaşın uzaması ve kayıpların giderek artması nedeni ile her iki tarafın askerlerinin bir barış ve anlaşma beklentisi içerisine girmiş olmalarına rağmen, Irak tarafının galibiyete daha yakın olması sebebiyle savaşı durdurma hamlesi karşı taraftan gelmiştir. Çarpışmalar sırasında Şam tarafı mücadelenin kendi aleyhlerine döndüğünü görmüştür. Uzayıp giden savaşa son verme çareleri arayan Şam’ın, Irak tarafı komutanları nezdinde yapmış olduğu girişimlerden bir sonuç çıkmayınca, doğrudan askerleri etkileyecek ve sonuçta bir kamuoyu oluşturacak yol, yöntem bulmak konusunda kafa yoran Muâviye ve Amr ikilisi, leyletü’l-heririn getirdiği dehşete bağlı olarak ve de Irak tarafı askerlerinin sürüklenmiş olduğu psikolojik durumu göz önüne alarak, savaşı durduracak çareyi bulmuştur. Sonuçta her ikisi de diplomatik zekaları ile ünlenmiş ve dört Arap dahisi arasına girmiş olan mezkur taktik hamle ikilisi düşünmüş ve geliştirmiş oldukları Mushafları havaya kaldırıp karşı tarafa mesaj verme taktiği ile hedefine ulaşmıştır.



Seremoni şu şekilde icra edilmiştir. Büyük Dımaşk Mushafı beş kişinin taşıdığı birbirine ekli mızraklar ucuna bağlanarak havaya kaldırılmış ve aynı zamanda askerler de yanlarında getirmiş oldukları Mushafları aynı şekilde havaya kaldırmışlar, bir taraftan da iki cephe arasında at
süren askerler, sürekli bir şekilde, sembol olarak havaya kaldırılan Mushaflar’ın vermek istediği mesaj dillendirmişlerdir:

“Ey Iraklılar! Aramızda Allah’ın Kitabı hakem olsun.” “Şayet bu şekilde
birbirimizi imhaya devam edersek, evlerimiz, çoluk çocuğumuz, Rumlara, Türklere ve Ehl-i Faris’e
kalacaktır.”

Mushaflar vasıtası ile verilmek istenen mesaj, Irak askerleri tarafından çok hızla bir şekilde
kabule mazhar olmuştur. Ancak buna itiraz edenler de söz konusudur. Gelen mesaj Irak tarafından
ele alınarak uzun uzadıya tartışılmıştır. Savaşın devamından yana olanlarla, durdurulmasını
savunanlar arasında farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Hz. Ali’nin başkomutanı Malik Eşter,
savaşın durdurulmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Savaşın durdurulmasını savunanlar ve özellikle
onların sözcüsü durumunda olan Eşas b. Kays ise barış yönünde yoğun çaba harcamış, savaşı durdurmak için her yola baş vurmuş, bizzat Muâviye ile görüşerek çözüme gidecek yolu açmaya çalışmıştır. Hz. Ali ise konunun düşünülmesi ve de değerlendirilmesi kararı ile tartışmalara son vermiştir.

İç savaşın ulaştığı boyutların her iki tarafı da ciddi endişeye sevk ettiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde, kardeş kanı akıtılmasına devam ederek Arap’ın kendi kendini imha etmesi sonuçta Rumların, Şam’ı Farisilerin ise Irak’ı istila etmesi, yıllar yılı cihat ruhu ile mücadele edilerek
fethedilen toprakların elden çıkması demektir. Hz. Ali’nin, Mushafların mızrakların ucuna takılarak havaya kaldırılmasının bir savaş taktiği olduğu şeklindeki değerlendirmesi, ısrarla buna vurgu yapması hayatın gerçekleri karşısında etkisiz kalmıştır. Netice itibariyle Şam tarafından gelen taktik hamle savaşı bitirmiştir. Bu hamle aynı zamanda süreç içerisinde karşı tarafı bölecek, onu zaafa uğratacak, yöntem ve planın da başlangıcıdır.


Savaş gücü itibariyle biraz zayıf kalan Şam tarafı ordu disiplini, taktik ve strateji açısından daha iyi durumdadır. Muâviye, kendisini sonuna kadar destekleyen iyi organize olmuş bir orduya
sahiptir. Irak tarafı ise birbiri ile çok da uyumlu olmayan bir koalisyondur. Koalisyon kabaca üç gruptan müteşekkildir. Guruplar arasında ortak bir hedeften de söz edilememektedir.

Bu durum ise Muâviye tarafından tespit edilmiştir. Muâviye gönderdiği elçiler vasıtası ile Ali ordusunun omurgasını teşkil eden Kurra’nın savaşın uzaması ve kayıpların artması sebebi ile içine düştüğü psikolojik durum hakkında bilgi edinmeyi başarmıştır. Kurrâ’nın çoğunluğunun Hz. Ali’yi destekleme konusundaki isteksizliği ve kayıtsızlığı bizzat Muâviye ve Amr tarafından tespit edilmiştir. Koalisyonun bu ana gövdesinin yanında ağırlıklı bir güç teşkil den ve başlarını Eş‘as b. Kays el-Kindi’nin çektiği Yemenliler ise Kurrâ’dan da daha isteksizdirler. Bir üçüncü grup ise sadece Hz. Ali için savaşan ve onun arkasında sapa sağlam duran Ensar’dır. Ancak diğerlerine oranla Ensar’ın gücü daha zayıftır.
Netice itibariyle Hz. Ali’nin karşı çıkmasına rağmen koalisyon güçlerinin ağırlığı ile karar, savaşın derhal durdurulması şeklinde sudur etmiş ve tahkime gidilmiştir. İki hakemin tayini, bunların taraflar arasındaki ihtilafı çözmeleri görüşünün kabulü ve bunun bir anlaşma metnine
bağlanması ile Sıffîn Savaşı bitirilmiştir. Hz. Ali tarafındaki ilk zaaf ve bölünme işareti ise anlaşma metninin kabileler arasında okunmaya başlanması ile kendini göstermiştir. Tahkim kararına bazı kabilelerden itiraz gelmiştir. Onlar “Allah’tan başka hüküm verecek yoktur” diyerek
hakemlere ve hakemlerin vereceği hükme karşı çıkmışlardır.